Renkli ve Bereketli Bangladeş

bangladeş haritası

Sonunda beklenen muson yağmuru gelmişti. Halkın ‘borşakal’ dediği yağmur gelmeseydi, sıcak ve nem, 9 metre rakıma sahip Bangladeş ‘i yavaş yavaş yaşanmaz hale getirebilirdi. Yağmur, hırslı, telaşlı ve yaramaz çocuklar gibi sokakları dolduran Bangladeşlilerin gerçek yüzünü ortaya çıkardı. Gök gürültüsü ve şimşek, yarım saat kadar devam etti. İnsanların çığlıklarının gök gürültüsüne karıştığı bu manzaranın sırrını çözmek, bölge insanını anlamak için elzemdi.

Yılın ilk muson yağmurundan bir hafta önceydi. Havaalanından çıkışta gözlüğü olanlar çıkartıyorlardı. Elbette yeni geldikleri bu ülkede görmek istemedikleri bir manzara ile karşılaştıkları için değil, nemden gözlük camları buğulandığı için bunu yapıyorlardı. Şehre girişte yollar hayli kalabalık, korna sesi ürkütücü boyutta, hayal edebileceğinizden daha çok çekçek (insan taşımada kullanılan bisiklet) vardı.

bangladeş trafik

Başkent Dakka’daki yolların ve şehrin genel manzarası turistleri çekecek kıvamda değil. 7:30’da güneş şehrin üzerinde yükselirken, kadınların süpürdüğü tozlardan kalkan dumanın rengi farklı tonlarda şehre doğru yayılıyordu. Kapısında en az iki güvenliği olan ve ihtişamlı bahçesiyle dikkatleri çeken evlerin yanında, yüzlerce insanın çıktığı apartmanların aynı caddede olması, yeni gelen bir çift göz için hayli düşündürücüydü.

Uyandığımızda, sokakla içerisini şeffaf bir şekilde bağlayan korna sesleri artmıştı. Ne olduğunu daha tam anlayamadığımız gürültü, ilginç bir şekilde insanı kendine çekiyordu. Havadaki nem kokusu, kaldırımsız caddeler, tropikal meyve tezgâhları, sütlü çay satan küçük barakalar, korna sesleri arasında yürüyen kısa boylu, esmer ve güler yüzlü insanların renkli memleketi Dakka bize “hoş geldin” diyordu.

bangladeş pazar

 Eğitim Kurumları ve Yetimhaneler

İkinci gün dar sokaklardan geçerek “kavmî medrese” diye adlandırılan yerlerden birine varıyoruz. İki blok halinde yapılan kurum binasının girişinde kurum sorumlusu olduğu anlaşılan kişi karşılıyor. Çocuklar fotoğraf çektirmeyi seviyorlar. Tek renk, siyah inci tanesi gözler gelenleri öyle inceliyorlar ki, baktığı nesnenin sırrını çözmeye çalışan antikacıdan farksızlar. Her biri nereden geldiğimizi ayrı ayrı soruyor. Turkey, Turaşka, Türki… diyoruz ama nafile. “İstanbul”, kilidi açan kelime oluyor.

bangladeş medrese

10 yaşlarındaki çocuklar İstanbul kelimesini duyunca aralarında gülerek cümleler kuruyorlar. Bu medreselerde başladıktan sonra seçilerek 2 yıl İstanbul’da eğitimini tamamlayan Muhammed Hüseyin, konuşulanları özetliyor. Çocuklar belgesellerde gördükleri İstanbul’un güzelliğinden ve ışıl ışıl camilerinden konuşuyorlarmış. Dakka’ya 8 bin kilometre uzaklıktaki İstanbul’un ruhlarına dokunuşu bizi şaşırtmış olsa da İstanbul’un Müslümanlar gözündeki değeri duygulandırıyor.

Konuşulmayan Kast Sistemi

“Kast” sosyal hayat içinde geçişlere izin vermeyen sistem için kullanılır. Dışarıdan gelen azınlığın geniş halk kitlesini yönetmek için kullandığı sistem idari, askeri ve ilmi konulardan onları uzak tutar. İşçiler, askerler, idareciler, din adamları babadan oğula geçen bir meslektir. Bangladeş Müslüman bir ülke olmasına rağmen yıllarca Hindistan’ın ektisinde kast sisteminin adı olmayan bir yönü ile karşı karşıya. Belki bunda bölgede söz sahipliğini bırakmak istemeyen İngiltere’nin de etkisi vardır. Aynı sokakta satılan bir bardak sütlü çayın 10 taka ve 300 taka gibi uçurum farkla satılması sistemin varlığını kanıtlamaz, denilebilir. Ancak ülkede var olan %33 okuma oranı işçinin işçi, köylünün de köylü olarak kalacağını gösteriyor.

Sonraki gün yetimhane programı için sabah 6’da çıkıyoruz yola. Yollar insan seli. Şehirde sadece bir milyona yakın nüfus tekstil fabrikalarında çalışıyor. Dünya’da Çin ve Hindistan’dan başka sadece burada göreceğiniz bir insan manzarası… Yürüyenlerin çoğu elinde sefer tası taşıyor; bazılarıysa büfe tarzı yerlerden yiyecek alıyor. İşe giden kadınların sayısı erkekler kadar var.

bangladeş yetimhane

Yetimhaneye ulaştığımızda, yemek ikram edildiğini görüyoruz. Aşçıya teşekkür etmek için yanına gittiğimizde mutfağın Anadolu’da düğün yemeği hazırlanan yere ne kadar çok benzediğini görüyorum. Oldukça sıcak bu yerde, altı geniş, üstü dar büyük kazanlar var. Barakadan yayılan keskin baharat kokusu yemek öncesi zihnimizi harekete geçirici ve iştahımızı açıcı tarzda değil.

bangladeş yetimhane

Çocukların bazıları gerçekten yetim, bazıları ise anne babaları olduğu halde yetim. 5-6 yaşlarındaki yetimlerin arasında gezerken “Nam ki?” diye isimlerini soruyorum. Hangi oyunları oynadıklarını “Ki kale?” şeklinde sorarak dünyalarına girmeye çalışıyorum. Ellerindeki dünyalıkları alındığı için, aşırı derecede agresifleşen Bangladeşli büyüklerine nispeten, huzurlu çocuklar var karşımızda. İnsanlık için terazinin iyi tarafını doldurmaya çalışan gönüllüler ve insanları insanlığa çağırmanın ne kadar gerekli olduğunu haykıran Güney Doğu Asya’da bir yetimhane manzarası…

Kırsalda Hayat Yeşil ama Sıcak

Coğrafi konum itibarı ile Bangladeş bir Güney Doğu Asya ülkesi. Hint Okyanusu’ndan başlayarak Himalaya sıradağlarına kadar tek parça bir ovaya sahip. Alabildiğine düz bu topraklar, pirinç tarlaları, ormanlar, yeşil muson bitki örtüsü; Jamuna Nehri’ne bağlı yüzlerce nehir yatağı ve yağmur sularının biriktirdiği binlerce göletle uyum içerisinde duruyor. Dakka’nın kuzeyinde bulunan Tangail’e kamyonetle hareket ediyoruz.

Pirinç tarlasını orağı ile hasat eden baba, gölette yüzen çocuklar, temizlik yapan anne, göle atılan balık düzeneği ve yakın çevrede otlayan inekler öyle bir tablo sunuyor ki, görenler onları dünyanın en mutlu insanları zannedebilir. İnsanla tabiatın uyum içinde olduğu bu tabloyu okumak için arabadan inip, iki tarafı oldukça iri katal meyveleriyle süslü ağaçların olduğu yoldan yürüyorum. Renklerin pürüzsüz yeşillikteki uyumu, hayal alemindeki çiftçinin değerini artırıyor. Biçmeyi bırakıyor ve selamımı alıyor, oldukça doğal hareketlerle neden bu kadar çok terlediğimizi işaret ediyor. Ve gökyüzüne bakıyor, el hareketleri ile de “biraz daha sabredin yağmur geliyor” diyor. Dediği yağmur 3 gün sonra geliyor.

Köyler…

bangladeş Tek katlı köy evleri

Tek katlı köy evleri aynı avluya bakan ayrı ayrı bölümler şeklinde kurulmuş. Evlerin bütün cepheleri çinko. Bu yüzden içerisi oldukça sıcak. Evlerin baktığı avluya çıkıp uzaklara doğru baktığınızda her yıl defalarca tasarlanan uçsuz bucaksız pirinç tarlaları oldukça etkileyici. Her evin yanında “pukur” isminde bir gölet var. Pukurlar muson yağmuru ile doluyor. Toprak, su çekmediği için dolan göletler kalıcı oluyor ve köylüler bunları balık beslemek için değerlendiriyorlar. Pukurlara atılan balıklar, tavuk yemler gibi yemlenip büyütülüyor ve gelen misafirlere ikram ediliyor. Yılda iki defa balık alınan büyük pukurlar var. Ve bunlar yöreye has, çiftçiliğin ayrı bir yüzü.

bangladeş tek katlı köy evleri

Yeni ulaştığımız Sirimorti köyünde pukur ile ilgili detaylı bilgi almak istiyoruz. Daha önce buraya gelen Mustafa Bey’in aracılığı ile pukur sahibini dinliyoruz. Balıklar 4 ayda 1,5 kiloya ulaşıyor. Kilosu 140 takaya satılıyor. Mustafa Bey’in Bengalceyi ne kadar zamanda öğrendiğini merak ediyorum. Anadolu Lisesi’nde 4 yıl İngilizce görmesine rağmen ilk geldiğinde çoğunluğu İngilizce konuşan Dakka’daki Bangladeşlilerle İngilizce konuşamamış. Ama Tangail’de iki ay içerisinde insanlarla anlaşmaya başladım diyor. Konuşulanların tamamını anlamasa da duygusal olarak güzel bir kanal yakalamış. Önce kucaklıyor insanları, sonra konuşuyor onlarla. Bir yabancının böyle yakın davranması onları etkiliyor. Öyle etkiliyor ki, Avrupa ve Amerika’daki enstitülerde MBA dersleri alarak tam bir hırs küpüne dönüştürülen, geleceğin iş adamlarına öğretilen “insanlara duygusal yatırım yapın” tavsiyesinin canlı örneği.

bangladeş kayıklar

Cuma günü yoğun ve yorucu geçiyor. Jamuna Nehri’nin karşısına teknelerle geçiliyor. Bizim geldiğimizi gören, nereden çıktığını anlayamadığımız onlarca çocuk toplanıyor. Köye doğru yola koyulduğumuzda çocuklarla beraber büyük bir grup oluşturuyoruz. Yürüdüğümüz toprak gayet verimli. Yılda 3 defa hasat alınabiliyormuş. Klasik tarım usulleri uygulandığı için ürünler az; ama doğal. Cuma namazını köyün camisinde meraklı bakışlarla beraber kılıyoruz. Gördüğümüz kadarı ile namazlar ehlisünnet itikâdına göre kılınıyor.

bangladeş pazarı

Değerlendirme

Günün değerlendirme konuşması, yıldızların sıra dışı parlaklığı altında yapılıyor… Uzaklardan bağrışmalar ve korna sesleri. Sivrisinekler ise işlerini yapmaktan çok keyifli olmalılar. Ulaştığımız köyün camisindeki sıra dışı tavırlı kişiyi Ramazan Bey anlattı. Yatağı, yorganı caminin bir köşesinde duran kişi, sadece bu köye has değilmiş. Köy köy dolaşarak insanlara dini konularda konuşma yapıyormuş. Bu tarz uygulamalar Hindistan, Pakistan ve Bangladeş gibi ülkelerde yaygın olarak görülüyormuş.

İkinci ayrıntıyı Seyfettin Bey anlatıyor. Üzerine para takılmış 40’lı yaşlarda bir kişiyle konuşmuş. Sünnet çocuğu gibi renkli elbiseler içindeki bu kişi aslında, seçilmiş yeni belediye başkanıymış. Sona sakladığım ayrıntı ise yemek ikram edilen evde yaşandı. Buralardan Mekke-Medine’ye gitmek zor olduğu için ikramda bulunan ev sahibi yaşlı kadına kolayca umre yapabilmesi için dua etmiştik. O ise bunu yeterli bulmamıştı. ” Oğlumu okutmanızı istiyorum.” dedi. Bu istek, yol olmadığı için atlarla gittiğimiz giderken de yanımızda hediyelikler ve bazı gıda erzakları götürdüğümüz bu köyde işimizin gıda olmadığını hatırlattı. İnsanın ruhuna ulaşmak elbette onu doyurmaktan daha değerli.

Önemli olan, insana ulaşmak. Son iki günü görüşmelere ayırıyoruz. Şehrini, sokağını, ovalarını, nehirlerini, gördüğümüz alışveriş yapıp konuştuğumuz, köylüleri ile sütlü çay içtiğimiz bu insanları daha iyi nasıl anlayabiliriz? Elbette onlar bize güler yüzlerini gösteriyorlar. Bangladeş ‘in sosyal hayatına kafa yoran, %33’lük okuryazar ve sözü değerli kişilere ziyaret için plan yapıyoruz. Plan yaparken, adı unutulmuş ama kendi hâlâ sosyal hayat içinde mevcut olan kast sistemini merak ediyor, araştırıyoruz.

Anlatılanlar

Görüştüğümüz ilk kişi emekli Albay Ahmet Faruk Bey. En büyük problemin zayıflayan aile hayatı olduğunu anlatıyor. İş için evinden ayrılan erkekler yıllar sonra döndüklerinde, hâli ile aile mefhumu çok zayıflamış oluyor. Ailenin zayıflaması, bölgede konuşulmayan ama ciddi problemlerin başında geliyor. Avukat Kabir Hüseyin Bey ise son 30 yıldır çalkantı içinde olan ülkenin bir an önce durulması gerektiğini anlatıyor.

Bangladeşliler Pakistan ile 20 yıl Bengalce konuşmak için savaşmışlar. 1952’de dil hareketi başarılı olmuş. 1971 yılında bağımsızlıklarını almışlar. Ancak ne var ki, 1751 yılında ülkeye giren İngiltere, konuşulan İngilizceye bakılırsa hiç çıkmamış gibi. Buna bakarak, milyonlarca kişinin öldüğü dil savaşlarını anlamak mümkün değil.

Son ziyaret yerimiz Dakka’nın seçkin muhitlerinden Gülşan’da, bir dönem bakanlık da yapan Selahaddin Kasım Khan’ın evi. Selahaddin Bey’in dedesi Abdullatif Beloved, İstanbul ve Osmanlı hayranı bir şahsiyetmiş. Bir ara İstanbul’a gelip tıp eğitimi de almış. Dedesinin Osmanlı beyefendisi tarzındaki fesli fotoğraflarını gösteriyor. Baba Ak Han ise Pakistan’ın ilk Endüstri Bakanı. Selahaddin Bey, torununa Babür geleneğinden bir ad koymuş. Ailenin kökenlerinin Babürlülerden geldiğini söylüyor.

Onunla İstanbul ve Osmanlı’yı konuşmaktan Bangladeş ‘i anlattırmaya fırsat bulamadık. Dede, baba, Selahaddin Bey ve onun torunu ile tanışma fırsatı bize, Osmanlı’nın binlerce kilometre uzakta bir aileye nasıl ulaştığını gösteriyor. Gerçek sevgi yüzyıl sonra da olsa nesillere miras kalıyor.

Kast sisteminin mağduru güzel insanlara veda

Dakka’dan ayrılırken sağda tuğla fabrikaları ve bacalarından tüten duman bize elveda diyor. Arkada daha büyük fabrikalar ve bu ikisinin arasında tarlalar yer alıyor. Pirinç tarlalarının arasındaki göletlerde tekneleriyle balık avlayanlar var. Balık avlayanların iki yanı pirinç tarlası. Tek fark Jamuna Nehri’nde nakliye yapan yolcu ve yük tekneleri.

Evet, burada işçiye yevmiye 350 taka veriliyor. Normal bir mekânda ise bir bardak kahve 300 taka. İşçilerin gittiği şebeke suyu çekilmemiş barakalarda ise bir bardak sütlü çay 10 taka. Adı söylenmeyen bir sistem var ve şehir hijyen problemi çekiyor. Bütün bunlar 2010 yılının en mutlu insanları seçilen Bangladeşlilere ulaştığınızda çözülüyor. İnsana ulaşmak, ona dokunmak, hijyenin geçici, önemli olan insana ulaşmak olduğunu gösteriyor.

Bangladeş Notları:

  • Adı zikredilmese de kast sisteminin uygulandığı, mutlu insanlar ülkesi Bangladeş.
  • Hijyen ve gürültü probleminin olduğunu Bangladeşliler de kabul ediyor. Hijyen için farklı çözümler denendiğini müşahede ediyoruz. Gürültü problemi için ise şimdilik bir adım atılmıyor gibi.
  • Sütlü kahve, kriket oyunu ve İngilizce, sömürü döneminde miras kalmış. Kriket oyununu İngilizlerden daha iyi oynadıkları aldıkları sonuçlardan belli. Sütlü çay için ise bir kıyaslama yapmak zor.
  • Müslümanlar itikâdî olarak ehlisünnet, çocuklarına dini eğitim vermenin yollarını arıyorlar. Dünyanın neresine giderlerse gitsinler dini eğitim onlar için diğer eğitimden önce başlıyor.
  • Meyveleri oldukça lezzetli. Pirinç unundan yapılan kurabiyeler ise farklılık konusunda, mutfaklarına giren balık cinsini geçiyor.

Bizden haberdar olmak için web sitemizdeki blog bölümünü, youtube kanalımızı ve sosyal medya hesaplarımızı takip edebilirsiniz.