0
0

En Kalabalık Müslüman Ülkesi Endonezya

endonezya harita

Güneydoğu Asya’nın önemli ülkelerinden Endonezya, toprak ve nüfus bakımından dünyanın en büyük İslâm ülkesidir. Nüfusu 273 milyondur. Sınırları batıdan doğuya 5 bin kilometreden fazla bir alana yayılmıştır. Yaklaşık 17.500 adaya sahiptir. Bu adalardan en meşhurları Sumatra, Cava, Bali, Sumba, Banda, Kalimantan/Borneo, Sulawesi ve Papua’dır. Ülke, idarî bakımdan 34 bölgeye ayrılmıştır. Bu bölgelerden başkent Cakarta, Açe ve Yogyakarta, istisnaî nitelikteki bazı haklara sahip özel bölge statüsündedirler. Nüfusun kahir ekseriyeti, Cakarta’nın da içinde bulunduğu Cava ve Sumatra adalarında hayatlarını idame ettirirler. Para birimi Rupi’dir.

Endonezya, ekvator kuşağında yer aldığı için sıcaklık, ülke genelinde dengelidir. Yaz ve kış mevsimlerinin pek değişmediği ülkede, tropikal ve muson iklimi görülür. Okyanus ülkesi olması hasebiyle tayfun ve tsunaminin de yer yer görüldüğü bir coğrafyadır. Faal deprem kuşağında yer alır ve ülkede yılda 5 bine yakın deprem meydana geliyor.

Endonezya, adalardan müteşekkil olduğu için nüfusu, çeşitli kabile ve milletten oluşmuştur. Ülke nüfusunun %90’ı Müslümandır. Ülke içerisinde 700’e yakın dil konuşulsa da resmî dilleri, Bahasa Endonezya’dır.

Endonezya’nın İslâm’la Tanışması

Ülke genelinde İslâm dinine dair izler, her adada farklılık gösteriyor. İlk olarak hangi ada ve hangi krallık veya tam olarak kaç yılında İslâm’la müşerref olduğuna dair elimizde kesin bilgiler mevcut değil. Endonezya’nın İslâm ile tanışması hakkındaki bilgilerimizi, bazı tarihî kayıtlar, mezar taşları ve rivayetlerden öğreniyoruz. Elimizdeki malumatlar, ülkeye İslâmiyet’in ticaret yoluyla ve mutasavvıfların eliyle geldiği yönündedir.

İslâm’ın Endonezya’da yayılması ile ilgili olarak günümüze ulaşan en eski mezar taşı, Doğu Cava’nın Leran şehrinde bulunmuştur. Bu mezar taşının Müslüman bir kadına ait olduğu ve tarihinin Hicrî 475 (Miladî 1082) olduğu biliniyor. Ancak bu taşın Cava’da yaşamış birine mi ait olduğu yahut herhangi bir nedenle Cava’ya başka bir yerden mi getirilmiş olabileceği konusunda emin değiliz. Diğer taraftan Lamareh mezarlığındaki, 1211 tarihinde vefat eden Sultan Süleyman bin Abdullah’a ait mezar taşı da oldukça önemlidir. Bu mezar taşı bize, o tarihlerde Endonezya sınırları içerisinde bir İslâm emirliğinin var olduğunu ispatlıyor.

Tarihî kaynaklara bakıldığında, bölgede İslâm’ın ilk izleri, Çin yıllıklarında görülür. Çin kaynaklarına göre, Hicrî 55 (Miladî 674-675) tarihlerinde Doğu Sumatra’da bir Arap şeyhin yönettiği yerleşim yeri vardır. Tarihçi ve coğrafyacı Mesudî’ye göre, Çin’in Khanfu (Canton) kenti, ticaretle meşgul olan Müslümanların yaşadığı bir yer iken köylülerin isyanı neticesinde Tang hanedanı imparatoru öldürülünce, burada yaşayan Müslüman tüccarlar, Malaku adalarına hicret etmişlerdir.

1345-1346 yıllarında Güneydoğu Asya’yı ziyaret eden meşhur seyyah İbn-i Battûta, bölgedeki İslâm emiri Sultan Melik Zahir ile görüşmüştür. Ondan ve Müslüman ahaliden, Seyahatnamesi’nde şöyle bahseder: “Sultan Melik Zahir, cömert, asil ruhlu, erdemli bir hükümdardır. Şafiî mezhebinden olan Melik Zahir, fıkıh ilmini sever. Onlar, hukukî konuları anlatmak ve okutmak için hükümdar meclisine gelirler. Hükümdar, cihattan geri durmayan, kâfir hududuna sürekli akınlarda bulunan biri olup alçakgönüllülüğünden ötürü Cuma namazına yürüyerek gider. Ülkesinin halkı hep Şafiî mezhebindendir. Buralılar cihadı seviyorlar. Hükümdarla beraber sevap amaçlı akınlara çıkıyorlar. Çevrelerindeki tüm gayrimüslim toplulukları alt etmiş bir ahali bu!’’

endonezya

Bir Tüccarın Yaktığı Kandil

Milletlerin bir arada bulunması, bütünü teşkil etmesi; ortak acılara ve ortak geçmişe sahip olmakla olur. Bu uzun tarihî geçmişte beraber yaşama arzusu, lisan birliği ve ibadet ettiği mekân, onlarda bir kültür havuzunu meydana getirir. Böylece tarihî hadiseleri anlatırken burada çeşitli hikâyeler ortaya çıkar. Endonezya’nın, Müslüman olmasına dair şöyle bir hikâye anlatılır:

Kendi hâlinde ticaretle meşgul olan bir tüccar, kumaş ticareti için Endonezya’ya gelir ve işini burada devam ettirir. Kendisinin olmadığı bir günde çırağı, 5 akçelik kumaşı, 10 akçeye satar. Çırak, iyi kâr elde eder. Daha sonra dükkân sahibi gelir ve günlük hasılata bakar. Çırağına paranın fazla olduğunu söyler. Çırak ise 5 akçelik kumaşı, 10 akçeye sattığını söyler. Tüccar da “5 akçelik kumaşı, 10 akçeye nasıl satarsın?” diyerek ona kızar. Derhal, malı satın alan kişinin bulunmasını ister.

Bir müddet aradıktan sonra malın yeni sahibiyle karşılaşır. Dükkân sahibi, müşteriyi karşısında görür görmez helâllik ister ve fazla parayı kendisine uzatır. Müşteri, böyle bir durumla ilk defa karşılaştığı için şaşırır. Yaşanan hadise, kısa sürede dilden dile dolaşır. Çok geçmeden, dönemin sultanına kadar gider. Sonunda sultan, kumaş tüccarını sarayına çağırır. Sultan, tüccara; “Sizin yaptığınız bu davranışı daha önce ne duyduk ne işittik. Bunun aslı nedir?” diye sorar. Tüccar, “Ben bir Müslümanım, İslâm dini böyle emreder. Müşterinin bana hakkı geçmiştir. Dolayısıyla kazancıma haram girmiştir. Ben sadece bir yanlışı düzelttim.” der. Sultan, “İslâm nedir? Müslümanlık nedir?” gibi peş peşe sorular sorar. Tüccar, soruları birer birer cevaplar. Sultan, kısa bir süre sonra İslâm’la müşerref olur. Kısa bir süre sonra mensup olduğu halk da onunla beraber Müslüman olur.

Mutasavvıfların Rolü

Endonezya halkının İslâm ile müşerref olmasına vesile olanlardan biri de tasavvuf erbabıdır. Endonezya’da İslâm’ı yayan ve halkın gönlünde İslâm çerağını uyandıran dokuz veliden bahsedilir. Wali Songa olarak bilinen bu velilerin sohbetleri, davranışları, hal ve tavırları yazıya geçirilmiş, bir seyr-i sülûk literatürü meydana gelmiştir.

Zamanla toplum ve yönetim nezdinde nüfuz sahibi olan bu veli zâtlar, adalar ülkesinin pusulasını daimi olarak Mekke-i Mükerreme’ye çevirmesine vesile olan kaptanlar olmuştur. Endonezya’da İslâm’ın yayılması, 13. yüzyılın başlarından 16. yüzyıla kadar devam etmiştir.

Sonun Başlangıcı Coğrafî Keşifler

Coğrafî Keşifler, Avrupa’da olduğu gibi bütün dünyada ulaşımdan ticarete, savaşlardan ülke sınırlarına birçok meselede değişime ve yeni bir maceranın başlamasına neden olur. Öncelikle Amerika’ya ulaşan Avrupa bandıralı gemiler, çok geçmeden büyük kıtayı aşıp dünyanın başka ülkelerinde, Asya kıtasının durgun sularında kendilerine yer edinmeye çalıştılar. “Beyaz Adamın Yükü” parolasıyla çıktıkları sözde medeniyet yolunda, kendilerine ait olanları lütfeder bir eda ile gittikleri yerlerde bıraktılar. Ve onlardan hayatlarını, topraklarını ve paraya dönüştürebileceği her şeyi almayı görev addettiler kendilerine.

Macellan Portekiz Baharat Adalarında

Denizlerden ilerleyip Baharat Adaları diye anılan Güneydoğu Asya’ya ulaşan Macellan, Cebu Adası’nda öldürülünce, mürettebatından Sebastian El-Cano, kaptanlığı devralıp ülkesi Portekiz’e geri döner. İşte Endonezya ve onun sathında bulunan ada ülkelerinin, sömürgecilerle ilk tanışması bu şekilde olmuştur. Macellan’ın bu kısa ziyaretinin ardından Portekizliler, tekrar geldiler ve Malaku Limanı’nı işgal ettiler.

Portekizliler, bir asır boyunca burada hüküm sürmüşler ve karadan yapılan İpek ve Baharat Yolu ticaretine ket vurmuşlardır. O dönemde değerli baharatları, doğrudan ülkelerine ve Avrupa’ya kendileri götürmüşlerdir.

Osmanlı’dan Yardım İstediler

Sumatra Müslümanları, Portekiz ve İspanyol saldırıları karşısında, ülkelerini korumaya çalıştılar. Ancak düşmanın ağır silah gücüne karşı direnmekte zorlandılar. Bunun üzerine Alâeddin Şah, Kanuni Sultan Süleyman Han’dan top yapan ustalar, silah ve tecrübeli asker talebinde bulunmak istedi ve Hüseyin ismindeki elçisini İstanbul’a göndermeye karar verdi. Elçi, İstanbul’a geldiği zaman Kanuni Sultan Süleyman, Zigetvar Seferi’ne çıkmış bulunuyordu. Malum olduğu üzere Süleyman Han, bu seferin sonunda vefat etti ve yerine oğlu İkinci Selim Han geçti.

Sultan İkinci Selim, Sumatra’ya gidecek filonun başına İskenderiye Kaptanı Kurtoğlu Hızır Bey’i tayin etti. 22 gemiden meydana gelen bu filo, hazırlığını bitirip hareket edeceği sırada Yemen’de karışıklık çıktı. Bunun üzerine Sumatra’ya yapılacak sefer, ertesi yıla bırakıldı.

Yemen olayları bertaraf edildikten sonra filo, 1568 tarihinde Sumatra’ya hareket edebildi. Sumatra’ya ulaşan Osmanlı askerleri, Açelilere top dökmeyi, mızrak ve kılıç yapmayı öğrettiler. Vazifesini tamamlayan Osmanlı askerlerinden bir kısmı Sumatra’da kaldı, bir kısmı da filo ile İstanbul’a döndü. Sumatra’da hâlâ bir Türk köyünün ve Türk mezarlığının mevcut olduğu bilinmektedir.

endonezya

Cava Savaşı’nda yerel halkın Hollandalılara teslim olması

Davetsiz Misafirler

Portekizlilerin bir asırlık tahakkümünün ardından onlardan daha uzun ve bölgeyi kökten değiştirecek Hollandalılar da adaya ayak bastılar. 1595 yılında Hollanda kafilesinden ilk tüccar grubu, Cornelis de Houtman’ın önderliğinde Cava Adası’na geldi. Bunu takip eden dönemde 1598-1601 yılları arasında 14 ayrı sefer düzenleyen Hollandalılar, Sumatra ve Açe’ye de farklı zamanlarda saldırı düzenlediler. Bu saldırılar püskürtülünce, tıpkı Müslümanlar gibi ticaret vasıtasıyla ülkeye giriş yaptılar.

Hollanda’nın devlet eliyle desteklediği Doğu Hindistan Şirketi vasıtasıyla bölgeye ayak basmasının ardından Hollandalılar, 20. yüzyılın başlarına kadar, ülkenin sair yerlerinde farklı zamanlarda hüküm sürdüler. Yerel kabilelerin ve Hinduların bulunduğu yerlere doğrudan işgal girişiminde bulundular. Müslümanların yaşadığı yerlerde de taht kavgalarını körükleyerek zayıflatma yoluna gittiler ve böylece tahakkümü altına alarak yönetmeye çalıştılar. Bunu da büyük oranda başarmışlardır.

Üç asırlık Hollanda idaresinin ardından ülkeye bu sefer İngilizler hâkim oldu. Bu da yetmezmiş gibi İkinci Dünya Savaşı arefesinde, Japonların işgaline uğradılar. 1945 yılında Japonların da ülkeyi terk etmelerinin ardından 1949 yılına kadar her ne kadar çeşitli vesilelerle Hollanda tekrar ülkeye hâkim olmaya çalışsa da bunda başarılı olamadı ve ülke, Endonezya Birleşik Devletleri adıyla bağımsızlığını elde etti. Hollandalılar bu bağımsızlığı, 27 Aralık 1949’da tanımıştı.

Bizden haberdar olmak için web sitemizdeki blog bölümünü, youtube kanalımızı ve sosyal medya hesaplarımızı takip edebilirsiniz.