Cava Adası İslam Tarihi

Cava Adası İstiklal Cami

Cava Adası Demak Sultanlığı ile devlet olarak Müslüman kimliğine bürünmekle beraber geniş halk kitlelerini davet için özellikle adanın iç kesimlerinde Wali Songo denilen veliler grubunun gayretleri yadsınamaz. Her ne kadar Demak Devleti küçük federasyonlar vasıtasıyla adanın sair yerlerini kendilerine ayrı ayrı yurt tutmuş olsalar da ada için bir İslam kültür merkezi olmayı başarmışlardır.

Cava Adası, tarih yazımının başladığı günden itibaren insanların meskûn olduğu, tarım ve hayvancılık yaptığı ve ticari faaliyetlerde bulunduğu bir yerdi. Dolayısıyla takvimleri ne kadar geçmişe çevirirsek; mutlaka Cava Adası’na dair malumat bulunabilir. İnsanlık varlığı kadar eski olan bu adanın tarihine, kısa bir göz atmakta fayda var. Bizler rotamızı, İslamiyet’in gelişinden 4-5 yüzyıl öncesine çevireceğiz. Ardından İslamiyet’in ne şekil ve surette adanın geneline yayıldığını anlatıp 350 yıllık sömürge dönemine değineceğiz. Son kısmında ise adanın günümüzdeki durumuna ışık tutarak yazıya nihayet vereceğiz.

İslam’dan Önce

İslam dini adaya hâkim olmadan önce ada, bugünkü irili ufaklı şehir devletlerinin hüküm sürdüğü bir coğrafyaydı. 4.-5. yy.’larda, adada tıpkı diğer Güneydoğu Asya ülkeleri gibi hem dini hem kültürel olarak Hinduizm ve Budizm hâkimdi. Adanın muhtelif şehirlerindeki, özellikle Jogjakarta’da bulunan Prambanan ve Borabodur tapınakları, bu durumu ortaya koyar. Bu dini ve kültürel yaşam, İslam’ın bölgeye gelmesi ile yavaş yavaş dağılmaya başlar.

İslamiyet’in Adaya Gelişi ve Yayılması

İslamiyet’in bu adaya gelişi sırasında Cava Adası’nda Macapahitler (1300-1525) olarak bilinen Hindu-Budist Devleti hüküm sürmekteydi. Her ne kadar Doğu Cava‘da 1082 tarihli mezar taşının bulunması kıyı şeridinde irili ufaklı Müslüman topluluklarının varlığını bizlere haber veriyor olsa da İslamiyet’in burada bir devlet olarak ortaya çıkışı 15 yy. sonlarına doğru gerçekleşmiştir. Tüccarlar vasıtasıyla Müslümanlaşan halk kitleleri, önce küçük birlikler hâlinde Macapahitlerle cihat ederek, onların gücünü zayıflatmıştı. Bu süreç İslam’ın ada halkı arasında yayılmasında etkili oluyordu. Müslümanların küçük birlikler hâlindeki bu tavrı, 1470’li yıllara kadar devam etti ve akabinde adada Müslüman bir devletin varlığı teşekkül etti. 1478 yılında devletleşen Müslüman Demâk Sultanlığı zamanla yükselecek ve nihayetinde Macapahitler tarihin tozlu raflarındaki yerini almak zorunda kalacaktır.

Wali Songo

Cava Adası Bogor

Bogor’da bir bayram namazı

Cava Adası, Demâk Sultanlığı ile devlet olarak Müslüman kimliğine bürünmüştü. Geniş halk kitlelerini İslam’a davet için, özellikle adanın iç kesimlerindeki Wali Songo denilen veliler grubunun gayretleri yadsınamaz. Her ne kadar Demâk Devleti küçük federasyonlar vasıtasıyla adanın sair yerlerini kendilerine ayrı ayrı yurt tutmuş olsalar da ada için bir İslam kültür merkezi olmayı başarmışlardı. Bu süreçte Wali Songa denilen 9 veli halkı öbek öbek İslam sancağı altında toplamaya başlamış, İslam ile müşerref olanların camilerde ilim öğrenmelerine vesile olmuş, hatta evlilik yoluyla adanın sair yerlerinde ufak sultanlıklar kurmuşlardır. Bir nevi imam ve lider sayılan ve “Sûnan” unvanıyla anılan, 16. yy. itibariyle de kabirleri ziyaret edilip dualarda kendileri vesile kılınan bu 9 Allah dostu zatın isimleri şu şekildedir: Sûnan Melik İbrâhim (ö. 1419, Mevlânâ Mağribî olarak da bilinir), Sûnan Ampel (ö. 1470, Raden Rahmet olarak da bilinir, mezarı Surabaya’dadır), Sûnan Bonang (ö. 1525). Sûnan Giri (Raden Paku), Sûnan Gunung Jati (ö. 1570), Sûnan Kudus, Sûnan Muria, Sûnan Dracat, Sûnan Kali Caga.

Sömürge Yönetimi ve Doğu Hindistan Şirketi

Hollandalılar, İslam’ın adaya yayılmasından kısa bir süre sonra, 16. yy. sonlarından itibaren, bir dizi ticaret gemisiyle adaya ayak basıyorlar. Bazen ticaret yoluyla, bazen doğrudan saldırarak adaya yerleşmeye çalışsalar da uzun bir süre başarılı olamıyorlar. 1619 yılında Cakarta’yı işgal edip Hollanda Doğu Hindistan Şirketi’nin merkezi hâline getiriyorlar. 350 yıllık sömürge dönemi olacak Endonezya’nın makûs talihi burada başlıyor.

Şirketin genel valisi Jan Pieterzoon Cohen, Cakarta’yı önemli bir üs hâline getiriyor. Şirket, zamanla gerek Cava ’da bulunan sultanlıkları birbirine düşürerek gerekse taht kavgalarından faydalanıp önce vasalı hâline getirip sonra topraklarına katarak, ince ince sömürge merkezi hâline getiriyor. Vasal, kendinden daha güçlü olan birine tabi olan tımar sahibidir.

Müslümanlara Muhalif Müslüman Devlet: Mataram Sultanlığı

Cava Adası Tahir Mescidi

Tahir Mescidi, Depok Şehri

17. yy.’da güçlü dönemini yaşayan Mataram Devleti de bu çatışmalardan faydalanarak Müslüman kimliği ile ortaya çıkmış bir devletti. Fakat ilerleyen süreçte hukuk sistemini Cava geleneklerine göre inşa etmesi ve Müslüman sultanlıklara saldırıp onlarla mücadeleye girişmesi, bu durumun sorgulanmasına yol açıyor. Ayrıca devlet güçlendikçe devletin temellerinin Macapahitlere dayandığı görüşü, hâkim unsur tarafından dillendirilmeye çalışılıyor. Sultan Agung döneminde, bu devlet halkının kahir ekseriyatı Müslümandı. Şirketin merkez olarak kullandığı Batavya haricindeki bütün adayı kontrolü altına alan devlet yönetimi ise, eski Hindu devletinden tevarüs eden bir anlayışla devam ettiği için, uzun süre adayı elinde tutmaya muktedir olamıyor. Aslında Mataram Devleti’nin meydana getirdiği bu ikircikli yapı, Hollandalıların işini kolaylaştırarak adanın sömürgeleşmesinde ön ayak olmuştur.

Sultan Agung’un halkın tepkisini çekmemek ve Sultan ünvanını alarak onların hüsnü kabulüne mazhar olabilmek amacıyla hacca gitmiş olması, Mataram Devleti ile alakalı şüpheleri akıllardan silmemiştir. Hatta ondan sonra varisi Sultan 1. Amangkurat, kuzey sahilinde bulunan Müslüman liderleri kılıçtan geçirerek, devletin istikametini belirlemiştir. Devamında tahta geçen oğlu 2. Amangkurat ise bizzat Hollandalılarla iş birliği yapmış ve onlarla adayı yönetmeye devam etmiştir. Her ne kadar şahit olanlarca Müslümanlığa olan düşmanlığı ile bilinse de Mataram Sultanlığı, tarihe maalesef Müslüman bir sultanlık olarak geçmiştir. 18. yy. ortalarında, ada topraklarının ekseri ticaret ağının denetimi, artık Hollandalıların kontrolüne geçmiştir. Ada halkının itirazları, isyanları ve mücadelesinin bütün ağırlığı Bentem Sultanlığı’nın uhdesine kalacaktır.

Son Kale: Bentem (Banten) Sultanlığı

Tiban Camii

Endonezya’nın “Lacivert mücevheri” olarak bilinen Tiban Camii

Bentem Sultanlığı, Mataram Devleti’nin aksine Müslümanları korumuş, Hollanda ile çatışmayı sıcak tutarak ülke topraklarını elde tutmak maksadıyla onlarla iş birliği içerisine girmemiştir. Özellikle Orta Cava’da halk arasında İslam’ın yayılması için gayret göstermiştir. 1638 yılında hacca giden ve Osmanlılardan Sultan ünvanını aldı. Pangeran Ratu (Ebü’l-Mefâhir Mahmud Abdülkadir, 1596-1651), güçlü bir irade tesis etmek ve aynı zamanda ticaretin de sekteye uğramaması için şirketle anlaşma imzalamıştır.

Ratu’dan sonra tahtı kendisinden devralan Sultan Agung zamanında, Bentem Sultanlığı Altın Çağı’nı yaşamıştır. “Ebul Feth” lakabıyla anılan Sultan Agung güçlü bir donanma tesis etmiş, Osmanlılarla temas hâlinde olmuştur. Özellikle İngilizlerle iş birliğine girip Hollandalıları bölgede zayıflatmayı amaçlayan Sultan Agung da babası gibi hacca gidip sultan ünvanını almıştır. Bu faaliyetlerini fark eden Hollandalılar, sultanın oğlu Prens Hacı ile aralarının açılmasının ardından ülkenin ikiye bölünmesine sebep olmuşlardır. Sultan Agung, birliğin bozulmaması adına ülkeyi terk etse de maalesef devlet, 1682’de Hollanda’nın bir vasalı hâline gelerek etkinliğini yitirmeye başlamıştır.

Nihayetinde Bentem Sultanlığı, 1840 yılında çıkan bir isyan neticesinde devlet statüsünü kaybederek, bütün gayretlerine rağmen yıkılmaktan kurtulamamıştır. Çıkan isyandan dönemin sultanını suçlu bulan Hollandalılar, olaylar neticesinde 1843 yılında son sultanı ülkeden kovarak Bentem Sultanlığı’na resmen son vermiştir.Cava Adası

En Uzun Yüzyıl

Bentem Sultanlığı’nın yıkılmasının ardından devlet olarak artık ciddi bir güçle karşılaşmayan Hollanda, irili ufaklı şehir devletlerine karışmamaya özen göstermiştir. 19. yy.’ın ikinci yarısından sonra, doğrudan Kur’ân-ı Kerîm’e savaş açmasalar da Müslümanların toplanmasına karşı çıkıp, bir cemiyet ortamının oluşmasını engellemeye yönelik kararlar almışlardır. Özellikle 7 Aralık 1643 tarihindeki kilise kararlarında gördüğümüz yerli halka olan baskılarını, bu zamanda iyice artırmışlardır. Özellikle hac farizasını yerine getiren liderleri mutlaka baskı altında tutarak halk arasında birliğin tesisine mâni olmuş, daha da ileri giderek şiddetle erkek çocukların sünnet olmasını engellemeye çalışmışlardır. Zira sağlık için zaruri olduğu anlaşılmadan önce sünnet Müslümanlar için bir remz olarak algılanıyordu. Endonezyalılar bu baskı ve zulümlerden müteessir olmuşlar, hac vazifesini ifa etmeye ve çocuklarının sünnet olması gibi değerlerine bugün dahi sıkı sıkıya sahip çıkmaktadırlar.

20. yy.’dan itibaren Endonezyalılar, Birinci ve İkinci Dünya savaşlarından yara aldıkları sömürgeci güçlerden kurtulmak için, her fırsatta isyana ve bağımsızlığa doğru çeşitli adımlar attılar. Eğitimden sosyal hayata kadar cemiyet hâlini koruyup, bir bütün olarak hareket etmeyi amaçladılar. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın ardından darmadağın olan Avrupa, artık güneş görmeyen imparatorluklarından, denizaşırı sömürgelerinden vazgeçmek zorunda kalmıştır. Güneş cihanı aydınlatsa da onun bir katresini kendi ülkelerinin ufuklarında görmek için korku ve dehşeti yaşayarak 4 sene geçirmiş, artık uzak coğrafyalardaki kalabalık milletlere olan sömürge anlayışını terk etmişlerdir.

Sonuç Yerine

17 Ağustos 1945 yılı, Endonezya’nın iftihar ve bağımsızlık günü olarak tarihe geçmiştir. Bu iftihar vesilesi olarak Cava Adası ülkenin merkezini teşkil etmiş ve başkenti sömürgecilerin Batavya dedikleri küçük şehir, merkez kabul edilmiştir. Batavya’nın adı değiştirilerek “muzaffer ve müreffeh” manasına gelen Cakarta adı verilmiş ve burası başkent ilan edilmiştir. Günümüzde ise ülkenin sanayi şehirleri, karayolları ve demiryollarının kahir ekseriyeti Sumatra ve Cava adalarına yayılmıştır. Her ne kadar 2030 yılında adanın yoğunluğunu azaltmak için başkentin, Kalimantan Adası’na taşınması söz konusu olsa da bunun neler getireceği merak konusudur.

Tarihe Mal Olan Şehir: Bandung

Tarihler 1955 yılını gösterdiğinde Bandung, İkinci Dünya Savaşı’ndan bağımsız olarak çıkan yeni Asya ve Afrika devletlerinin toplanmasına Bandung ev sahipliği yapmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından darmadağın olan kıta Avrupası, Sovyetler ile ABD’nin arasına sıkışıp kalmıştı. Soğuk Savaş dönemi olarak da dillendirilen ve Sovyetler’in 1991 yılında dağılmasına kadar devam eden süreçte, kapitalist ABD’ye, onun güdümündeki Avrupa’ya veya komünist ve baskıcı Sovyet grubuna katılmayan bu devletler topluluğu, yeni bir sürecin başlamasına vesile olacak bir toplantı dizisi gerçekleştirdi. Adadaki Bandung şehri, bu sürecin başat unsuru olarak adını dünyaya duyurdu. 1961 yılında ise Bağlantısızlar Grubu adı altında yeni bir oluşum ortaya çıktı.

Bizden haberdar olmak için web sitemizdeki blog bölümünü, youtube kanalımızı ve sosyal medya hesaplarımızı takip edebilirsiniz.